Corona (COVID-19) sebebiyle karantinamızın 3. haftasındayız. Bir taraftan devlet tarafından "AMMAN EVDEN ÇIKMAYIN" deniyor ama bir taraftan da "AMAN HA, EKONOMİDEN DE ÇIKMAYIN SAKIN" demeye ısrarla devam ediliyor. Elektrik, su, doğalgaz, telefon, internet faturaları, kredi kartı ekstreleri ve bütün bunların içlerine dahil olan vergiler için söz sözleyen yok. Pardon, aslında bu faturaları gönderen firmalar, bir taraftan da "Sayın abonemiz, bu bir SMS kaydıdır, kefenin cebi yok, şu bizim faturaları bi ödeyiverin. Ama zaamet etmeyin, virüsü bizlere bulaştırmamak için evden gayet onlayn ve de uzaktan ödeyebilirsiniz, sçs, kib, bays!" diye mesaj bombardımanına tutuyor bizleri. Son nefesimize kadar ümüğünüzü sıkma konusunda hepsi oldukça gayretliler, kendilerine ağız ve hatta kucak dolusu belalar okuyoruz halk olarak.
Yaklaşık 1 aydır gerek sağlık çalışanları gerekse Sağlık Bakanı "HEŞTEG evdekal, HEŞTEG evdekal" diye gırtlaklarını ve bilumum organlarını yırtarken, 10 Nisan Cuma akşamı saat 22:00 'da sayın devletimiz, gece yatmadan önce çişi aklına gelmiş şahsım gibi "ŞAAAAK! diye hafta sonuna "Sokağa Çıkma Yasağı" ilan ediyor. Ondan daha sayın olan halkımız da can havliyle kendini sokaklara ve alışverişe atıyor, ortalık toz duman. Uçan tekmeler, sopalar, dayaklar eşliğinde kutlanan bu Sokağa Çıkma Alışveriş Şenliğini en bi sayın Covid-19 virüs abimiz bayram ilan ediyor ve "14 gün içinde görüşürüz kenks" diyerek ve bıyık altından gülerek dans ediyor.
Bu alışveriş kıyameti sırasında bir vatandaşımız, elinde yenmeye hazır Luppo'lar ile kameralara yakalanınca sosyal medya yıkılıyor. Alay edenler bir tarafta, savunanlar öteki tarafta, milletçe "yüzde elliye yüzde elli" mis gibi bölünüyoruz yine. Çünkü biz bunu çok seviyoruz, bölünerek çoğalmak varken bölünerek yok edilmeyi.
Bunlara şahit olan şahsımın kafası yanıyor, balatalardan kokular arş-ı alaya çıkarken gözümün önünde bir hayal beliriyor. Bahçeli reyiz, motörpiskiletine binmiş, "herkesin Luppo'su var, benim niye yok???" diyen şahsıma Luppo getiriyor. Kolonya ile duş aldıktan sonra helalleşip ayrılıyoruz.
Olur da bu ortamda delirmezsem bu yazılara devam etmeyi planlıyorum. Hoş, delirirsem de devam edebilirim, hatta böylesi daha iyi bile olabilir. En azından okuyanlar açısından. Sonuçta ülke uzun bir süredir zaten açık tımarhaneye dönmüştü. Ben de araya karışırım, n'oolucak?
"Kim akıllı, kim deli, nasıl ayırt etmeli???" Sçs, kib, bays...
Yorumlar
Yorum Gönder