Kafa Kağıdı

13 Mayıs 2014 günü Soma'da yaşanan patlama ve yangın sonucunda, resmi rakamlara göre 301, resmi olmayan rakamlara göre ise neredeyse bunun 2 misli işçi hayatını kaybetti. En az bu kadar ocak karardı, kadınlar eşsiz, kardeşsiz, çocuklar babasız, analar, babalar ise evlatsız kaldı. Hükümet ve devlet yetkilileri, baştan beri hem kendilerini, hem de firmayı Ak'lama yönünde demeçler verdi. Bunu da, daha 20 gün önce CHP tarafından meclise sunulan Soma'daki maden kazaları ile ilgili soru önergesini reddetmesine rağmen yaptı. Aksini iddia edenlere, "Suçlular cezalandırılsın" diyenlere ise bağırdı, çağırdı, "ahlaksızlar" dedi, yetmedi yumrukladı, tekmeledi, gaz sıktı, Toma'larla su sıktı, tutukladı. Hem de kazanın sorumlusu firmadan 1 tek kişi dahi gözaltına alınmamışken. Bu olay hakkında çok şey konuşuldu, çok şey yazıldı, çizildi. Ben de buraya sayfalarca yorum yazabilirdim. Ancak onun yerine gözüme çarpan bir belgeseli ve belgesele konu olan 16 ton  şar...

Her sene Mayıs ayının 2. Pazar günü kutlanan Anneler Günü, bu yıl 11 Mayıs 2014 günü kutlanacak. Anneler Günü, Antik Yunan tanrıçalarından Rhea 'ya, oradan Romalıların tanrıçası Kibele'ye kadar uzanan bir tarihi geçmişe sahip. Günümüzde ise, Anna Jarvis 'in kaybettiği annesi için 1908 yılında başlattığı anma gününün 1914 yılında ABD kongresinin onayıyla önce ulusal, oradan da küresel bir gün haline dönüşmesi ile kutlanır hale gelmiş. Eşimin doğum sürecinde öğrendim ki; doğan çocuk, annesinin başta kalsiyumu olmak üzere (ki direkt dişleri ve kemikleri etkiliyor)  bazı yaşamsal parçalarını alarak, kullanarak ortaya çıkıyor. İşte tam da bu yüzden Cennet anaların ayakları altında olsa gerek. Ya da ana ahının mutlak tutması, sizin ondan aldığınız parçalarınızın, hücrelerinizin size isyan etmesi sonucu ortaya çıkıyor olabilir. Sözün özü, annelerimizi (en azından bu günde) üzmeyelim, aksine mutlu edelim, eğlendirelim, güldürelim, düğün dernek havası içinde bir gün...

Yaklaşık 1 aydır işim sebebiyle Fas 'ta, Oualidia yakınlarındayım. Öncelikle iklim olarak, sanırım biraz da mevsimle alakalı ama, gece ve gündüz arasındaki sıcaklık farkları çok fazla. Örneğin Mart ayı içinde gece 8°C, ertesi gün öğlen 23°C 'yi gördük. Kazakları da hazırlayıp bavula koymayınca en hızlı tarafından gidip 2 tane kazak satın almak zorunda kaldım. Bitki örtüsü genelde Akdeniz iklimi karakteristiğinde. Ağaçlık alanlar var ama, küçük çalılarla kaplı kayalık alanlar da oldukça fazla. Fas, Anayasal Monarşi ile yönetiliyor. Yani hem Kral var, hem de Meclis. Arap baharı döneminde, Kral VI. Muhammed , çok akıllıca davranıp bir referandum yapmış ve meclisin yetkilerini arttırmış. Böylece, halk ya da dış mihraklar sesini çıkarmaya fırsat bulamadan susmak zorunda kalmışlar. Fas'ın Arapça ismi "El-Mağrip", yani "Batı". Aslında tam ismi "El-Memleke El-Mağribiyye" (Batı Krallığı). Batı dünyasındaki ismi, " Morocco " ya da ...

Uzun zamandır bloguma yazma fırsatı bulamadım. Bunun sebebi gerek yoğunluklar, gerekse kafamın boş kalmaması idi. Ama artık hem fırsatım var, hem de kafam daha sakin. Yazmayı seviyorum. Çünkü farkettim ki; en çok yazarken kendimi dinleyebiliyorum. Birileri okumasa bile yazmak güzel. En azından kendin için... Bu metni, Samsung Ace telefon ile, Swype klavyede, tuşlar üzerinde kaydırma yaparak yazıyorum. Normal bilgisayar klavyesi kadar seri değil ama idare eder. Zamanla hızlanacak gibi görünüyor... Şu an Fas 'tayım. Safi şehri kuzeyinde Oualidia kasabası civarlarındayım. Bundan sonra sık sık yazmak istiyorum. Görüşürüz...