Werner Heisenberg,
Heisenberg Belirsizlik İlkesi'nde diyor ki;
Bir elektronun yerini tespit edebilmek için dalga boyu kısa olan ışınlara ihtiyaç vardır. Bu ışınlar da enerji paketlerinden (fotonlardan) ibaret olduğundan, elektrona çarparak onun yerini değiştirirler (Compton Olayı). Elektrona çarparak onu etkilememesi için fotonları çok küçük ve dalga boyu uzun olan ışınların kullanılması gerekir. Bu suretle elektronun hareketinde önemli bir değişme olmayacaktır. Fakat uzun dalgalı ışınlar kuvvetli bir görüntü sağlamadığından, ancak çok belirsiz bir görüntü elde edilir. Şu halde, bir elemanın yerini tespit etmek mümkün değildir. Genel ifadeyle; birbirine bağlı iki büyüklük aynı anda, yüksek duyarlılıkla ölçülemez (birinin ölçülmesindeki duyarlılık arttıkça diğerinin ölçülmesindeki duyarlılık azalır). Enerji-zaman, açısal konum-açısal momentum, konum- momentum bu fiziksel büyüklükler olup, bu iki büyüklüğün ölçüm hatalarının çarpımı Planck sabitine büyükeşittir.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Heisenberg#Heisenberg.27in_Belirsizlik_Prensibi
Türkçesi şu; Bir elektronun aynı anda, aynı yöntemle sadece bir büyüklüğünü ölçebilirsin. Ya hızını, ya yerini. Hızını ölçerken yerini kaybedersin, yerini ölçeyim desen, hızını kestiremezsin.
|
English: Photograph of physicist Erwin Schrödinger early in his professional career. (Photo credit: Wikipedia) |
Bir de Erwin Schrödinger ve kedisi var.
Deneyde kapalı bir kutunun içinde bir düzenek ve başlangıçta canlı olan bir kedi vardır. (Kutunun içinin hiçbir şekilde gözlemlenememesi çok önemli bir noktadır. Bunun sebebi Kopenhag Yorumu'dur.) Düzeneğin içeriği şöyledir: Bozunma olasılığı %50 olan bir parçacık, bu parçacığın bozunmasıyla ortama yayılacak olan zehirli gazdır.
Buradaki önemli nokta ise, bozunma olasılığının tam olarak %50 olmasıdır. Bu şekilde parçacığın bozunup bozunmayacağı önceden kestirilemez. Sonuç olarak kedi, kutu açıldığında ya zehirlenip ölmüş bir şekilde görülecektir, ya da parçacık bozunmadıysa diri olarak görülecektir.
Ancak deneyin paradoks olarak tanımlanmasının nedeni sonuç değil, gözlemlenmeyen deney aşamasıdır. Önemli kısım, gözlem yapılmadan önce kutunun içinde neler olduğudur.Kutu açılmadan, gözlem yapılmadan önce kedi ne durumdaydı? Ölü müydü, diri miydi? Kuantum fiziğine göre hem ölü, hem diri dir.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Schr%C3%B6dinger%27in_Kedisi
Bu da diyor ki; "kutuyu açmadan, içindekini görmeden, kedim ölü mü(ydü), diri mi(ydi) bilemem".
Ben de melankolik bir ifade ile, gözlerimi kısıp uzaklara bakıyor ve şöyle düşünüyorum (aslında miyop olmamla da alakalı olabilir); "O zaman, ben bakmadan ya da görmeden önce, (herhangi bir) olay gerçekten var mıydı, olmuş muydu? Ve benim onu görmem, yani ışığın (fotonun) kaynağından çıkıp, sonra o olaydan yansıyıp, gözüme gelmesi esnasında, olay, fotondan ne kadar etkilendi? Yani olayı görmem, olayı değiştirmem anlamına mı geliyor. Ben olmasam ya da ışık olmasa olay yine de olacak mı(ydı)? Yine dönüp dolaşıp ışığa geliyoruz. Bu ışık denen şey (madde mi, dalga mı, o bile belirsiz) evreni şekillendiren bir şey mi aslında?
Tüm bunların ışığında şunu mu demek lazım; "Nazar et ne olur, o zaman bendeniz de varolur".
Yorumlar
Yorum Gönder