Babalar Günü

Resim
Bu sene 21 Haziran Pazar günü kutlanacak olan Babalar Gününün tarihçesine bakacak olursak: "Bir Amerikan İç Savaşı gazisinin kızı olan Sonora Smart Dodd, Anneler Günü gibi babaların da bir günü olması gerektiğini düşünmekteydi. Dodd'un babası annelerinin yokluğunda altı çocuğunu tek başına büyütmüştü. Babasının doğum günü olan 5 Haziran'ın Babalar Günü ilan edilmesi için çalışmalara başlamış ama bu çalışmalar o tarihe yetişemeyerek kutlamalar haziran ayının üçüncü pazar gününe ertelenmiştir. Babalar Günü ilk kez 19 Haziran 1910'da Washington'un Spokane şehrinde kutlanmıştır. 1924 yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Calvin Coolidge kutlamaları desteklemiş; ama resmi olarak Babalar Günü ilan etmemiştir. 1966 yılında ise o dönemin başkanı Lyndon Johnson, her yıl haziran ayının üçüncü pazarının Babalar Günü olarak kutlanacağını açıklayan bir bildiri yayımlamıştır. 1972 yılındaysa başkan Richard Nixon'ın imzasıyla Babalar Günü yasal olarak ABD'de resmi t...

Dünya Çocuk Hakları Günü


"Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde benimsenen sözleşme 2 Eylül 1990 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Türkiye de dahil olmak üzere yaklaşık 142 ülke sözleşmeyi imzalamış ya da onay ve katılma yoluyla taraf devlet durumuna gelmiştir. Türkiye, Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni 2 Ekim 1995'te uygulamaya başlamıştır.

Sözleşmeyle çocuk haklarının korunması amaçlanmış ve taraf devletlerin sözleşme maddelerine kesinlikle uymaları gerektiği hükme bağlanmıştır."

Wikipedia bunları söylüyor bu gün hakkında.

Dün akşam radyoda denk geldim bu konuya, Ceyhun Yılmaz'ın programında. Önce, günün anlam ve öneminden bahsetti. Sonra da üzerine bir doz Nazım Hikmet'ten "Kız Çocuğu" şiiri, bir doz da Sezen Aksu'dan Ünzile verdi, dağıldım.

Sonra eve vardım. Haberlerde İsrail bombardımanını ve El-Kaide'nin eline silah verip eğittiği 7-8 yaşındaki çocukları gördüm, isyan ettim; çocukları yok sayıp ölümlerine göz yumanlara, hatta ellerine silah verip bu günahsız varlıkları bu en büyük günaha ortak edenlere. sonra da kendime...

Bu kadar mı vicdan yoksunu oldu bu dünya, bu kadar mı aciziz bu yapılanlar karşısında. Bu acziyet ile suç ortağı değil miyiz hepimiz aslında?

Şeytan diyoruz, günahın kaynağı diyoruz ya, çok uzaklarda aramayalım. Nefesi ensemizde, belki de aynadaki buğuda...

Bir de bu savaşları dinler üzerinden haklı çıkarmaya çalışmıyor muyuz, bence en iğrenci bu. Hangi din ya da öğreti, "masum ve günahsız çocukları" katletebileceğinizi söyleyebilir.

Sonuç; yok... Bilmiyorum, ne yapmalı da buna bir son vermeli? Nasıl bir hareket başlatmalı? Ama artık birilerine "dur!" denmeli. "Hiçbir ideoloji bu masumların hayatından ve geleceğinden önemli olamaz" denmeli. Politikalarında ve söylemlerinde, savaştan ve ölümden bahsedenleri seçimlerde sandığa gömmeli, başka ne kadar güzel şeyler söylerlerse söylesinler. Ama artık, çocuklarımız için ağlamalarımız bitmeli...



KIZ ÇOCUĞU

Kapıları çalan benim
Kapıları birer birer
Gözünüze görünemem
Göze görünmez ölüler

Hiroşimada öleli
Oluyor bir on yıl kadar
Yedi yaşında bir kızım
Büyümez ölü çocuklar

Saçlarım tutuştu önce
Gözlerim yandı kavruldu
Bir avuç kül oluverdim
Külüm havaya savruldu

Benim sizden kendim için 
Hiçbir şey istediğim yok. 
Şeker bile yiyemez ki 
Kâğıt gibi yanan çocuk. 

Çalıyorum kapınızı
Teyze, amca, bir imza ver
Çocuklar öldürülmesin,
Şeker de yiyebilsinler


Nazım Hikmet RAN

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çernobil'de Maske taksak Sarı Humma'ya yakalanır mıyız?

Scirra Construct 2 ile HTML 5 Oyun Yapalım

Dolar Fiyatı ile Jet Sosyete'den Koca Bulma Sanatı